TrTeam Ailesi Olarak Bizler... Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutllarız... http://img829.imageshack.us/img829/1637/30agustosbayrami.jpg http://img28.imageshack.us/img28/9049/30agustosbayrami2.jpg http://img829.imageshack.us/img829/279/30austos2.jpg http://img375.imageshack.us/img375/9858/30austos4.jpg http://img535.imageshack.us/img535/3590/30austos1241447843.jpg http://img834.imageshack.us/img834/8199/30agustos.jpg

Bu konu 2017 kez görüntülendi, 3 yorum aldı . . .
TrTeam Ailesi Olarak Bizler... Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutllarız... 2017 Reviews

    Konuyu Değerlendir: TrTeam Ailesi Olarak Bizler... Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutllarız...

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 2017 kez incelendi.

  1. #1
    liberoakin's Avatar
    Üyelik Tarihi
    07.07.2011
    Son Giriş
    19.12.2015, 15:04
    Mesaj
    1,449
    Konu
    931
    Rep
    790
    Points
    73
    @liberoakin

    TrTeam Ailesi Olarak Bizler...
    Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutllarız...





















    Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.

    Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Amasya Genelgesi'nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920'de TBMM'yi kurdu. Böy-lece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara oluyordu.
    TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. "Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü"nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu'da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar'a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, or-dularına: "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi.


    Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşmasından beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal'e "gazi" unvanı ve "Mareşal" rütbesi verildi.
    Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.
    1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikle-ri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydmld". İstanbul'daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal'in başkomutan-lığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis'te vardı.
    Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık
    Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.
    Büyük Tarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline "dur" diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz.


    Zafer Bayramı'nda yapılacak törenler 1981'de çıkarılan 3456 ve 4400 sayılı iki bakanlar kurulu kararnamesi ve ekli bir yönetmelikle yeniden belirlendi.Ulusal bayram ve genel tatilleri düzenleyen 17 Mart 1983 tarihli 2429 sayılı yasayla 30 Ağustos gününün Zafer Bayramı olduğu ve o gün yapılacak törenlerin düzenlenmesi işinin Milli Savunma,İçişleri,Dışişleri,Milli Eğitim ve Kültür bakanlıklarına ve bunların yerel örgütlerine verildiği belirtildi.

    Zafer Bayramı günü,resmî daireler,kurum,kuruluş ve fabrikalar 1 gün tatil yapar.Bayramın tören bölümünde Ankara'da Anıtkabir'e, öbür yerlerde de Atatürk anıtlarına ve şehitliklere,Ankara'da genelkurmay başkanı,öbür yerlerde de ordu,birlik ve garnizon komutanlarınca çelenk konur,geçit töreni yapılır.Bayram dış temsilciliklerde de askeri ataşelerin katılımıyla kutlanır.

    alıntıdır



  2. #2
    Kaus's Avatar
    Üyelik Tarihi
    31.07.2011
    Son Giriş
    ,
    Mesaj
    700
    Konu
    160
    Rep
    1296
    Points
    5
    @Kaus
    Tesekürler.

  3. #3
    liberoakin's Avatar
    Üyelik Tarihi
    07.07.2011
    Son Giriş
    19.12.2015, 15:04
    Mesaj
    1,449
    Konu
    931
    Rep
    790
    Points
    73
    @liberoakin
    Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun ......

  4. #4
    BAYEZID's Avatar
    Üyelik Tarihi
    27.08.2011
    Son Giriş
    02.03.2012, 04:01
    Mesaj
    14
    Konu
    0
    Rep
    1
    Points
    0
    @BAYEZID
    VE ASTEĞMEN PAŞAYA EMRETTİ!
    Asteğmen Aydın Özdalga’dan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e "açık mektup" şeklinde talimat!
    VE ASTEĞMEN PAŞAYA EMRETTİ! Asteğmen Aydın Özdalga’dan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e "açık mektup" şeklinde talimat!

    Sevgili Paşam,

    Lafı fazla uzatmayacağım.

    Türkiye’nin güneydoğu bölgesi bugün itibari ile, düşmanların saldırısı altındadır. Bu iş Ankara’nın göbeğinde karargah binasında oturarak olmaz.

    Unutmayın, Atatürk Kurtuluş Savaşını Ankara’da oturarak değil, Kocatepe’de ordusunun başında durarak kazandı:

    Sarışın bir kurda benziyordu.
    Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
    Yürüdü uçurumun başına kadar,eğildi, durdu.

    Bıraksalar ince,uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi ka*****

    Kocatepe'den Afyon Ovası'na düşmanın üzerine atlayacaktı...

    Hemen üstünüzdeki karargah kıyafetini çıkartın ve manevra kıyafetinizi giyin. Daha sonra da karargahın önündeki Genelkurmay Forsunu indirin ve çantanıza koyun.

    Genelkurmay Karagahındaki tüm kurmay kadronuzu da, manevra kıyafetini giydirerek, hep birlikte uçağa binerek, Diyarbakır’a uçun.

    Diyarbakır’a varınca da Genelkurmay Forsunu 7. Kolordu Karargahındaki direğe çekin ve sadece tek bir cümlelik açıklama yapın:

    “ Misak-ı Milli sınırları içinde tek bir düşman kalmayana kadar, buradayım “

    TSK’nın varolan tüm asker ve ateş gücünü güneydoğu’ya yığın.Yetmezse yedekleri, hatta benim gibi, artık askerlik çağı dışına çıkmış kişileri de silah altına alın. Ben koşa koşa gelirim.

    Bu mücadele için hangi olanaklara ihtiyaçınız varsa isteyin. Hükümet istediklerinizi vermezse, bu millet % 50 oy verdiği hükümetten hesap sormasını da bilir.

    Düşmanla mücadele, karargahlarda ya da karakollarda oturup, ara sıra bölgede devriye gezerek olmaz. Olursa da, işte böyle olur ve mehmetcik sürekli pusuya düşer.

    Nasıl ki düşman küçük gruplar halinde dağlarda gezerek yaşıyorsa, mehmetcik de öyle yapmalı, dağlarda yaşamalı. Bir temas anında en yakın birlikten – ki mesafe 1.000 metreyi geçmez – ve hava unsurları desteği gelir.

    Toplasan 2.000 düşmana karşı, onlar gibi dağlarda yaşayan 20.000 asker yeter de artar bile. Sivrisinekle, tank ve topla mücadele edilmez. Bugün gördük, düşman mayın döşeyip zırhlı araçları havaya uçurabiliyor.

    Askerlik hakkında bildiklerim Tuzla Piyade Okulunda aldığım 4 aylık eğitim, okuduğum kitaplar ve izlediğim belgesellerle sınırlı. Bir de 30 yıldır kahrolarak izlediğim başarısız terör mücadelesi ile gözlemlerim var.

    Bu nedenle, 40 yıllık bir piyade subayı olarak, yazdıklarıma belki de güleceksiniz. Ama unutmayın ki, 30 yıldır bitiremediğimiz düşman ne harp okulu mezunu, ne de harp akademisi mezunu. Düşman çok basit bir taktikle; “ Dağda yaşa, küçük gruplar halinde gez, büyük eylem öncesi birleş ve vur - kaç “ taktiği ile bize kan kusturuyor.

    Tabi terör ile mücadelede daha iyi bir stratejiniz varsa, onu uygulayın.. Ama bugünkü stratejide daha fazla ısrar etmeyin. Varolan strateji iflas etmiştir.

    Ve bir tavsiye... F-16’lar gece Kandil’i vurmuş ! Eğer amaç pilotlara atış eğitimi vermek ise, bir diyeceğim yok. Yok amaç düşmanı yok etmekse, heyhayt... Daha jetler gelmeden düşman mağaralara girer, belki bir kaç düşman ölür, hepsi bu.

    Düşman çölde çadırda yaşasa jetle vurmak doğru olurdu ama, düşman dağda ve mağarada yaşıyor. Harcanan paraya yazık.Kandil’in çözümü ancak havadan indirilen ve karadan Kuzey Irak’a giren birliklerin kıskac harekatı ile olur. Tıpkı 1974’deki Kıbrıs Barış Harekatında olduğu gibi...

    Bir de lütfen bu yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonu falan vermeyin. Gün, resepsiyon günü değil, mücadele günü.

    Hayırlısıyla düşmanı güneydoğu’dan silip, Ankara’ya döndüğünüzde, Zafer Bayramını hep birlikte coşkıuyla kutlarız.

    Saygılarımla.

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Facebook ile Bağlan Giriş